1 Ocak 2014 Çarşamba

Yeni Yıl




Herkese merhaba

 Çoooooooooooook uzun zamandır buralardan uzaktaydım. Uzun bir aradan sonra tekrar karşınızdayım efenim.

 Yokluğumda o kadar çok şey yazılmış ki nereden okumaya başlayacağımı bilemiyorum.

 2013 çok değişik bir yıl oldu benim için. Bana kazandırdıklarıyla ve bana verdiği zararlarla köklü değişikliklere neden oldu bende. 

 Hepimiz için umutlu, bereketli, 2013’de yaşanan tüm olumsuzlukların tersinin yaşanacağı bir yıl dilerim.

 Sevdiklerinizle birlikte geçireceğiniz nice mutlu yıllara...








2 Eylül 2013 Pazartesi

Biraz da Erkek İşi Öğren



Herkese merhaba

uzun bir aradan sonra tekrar buraya akıtıyorum elemimi kederimi (Vasfiye teyze mode on)

Neden böyle bir başlık attın diye sorarsanız işte cevabı:

Bundan yaklaşık bir hafta önce annemle konuşuyorduk ve kendisine yemek yapımıyla ilgili bir soru sordum. Aldığım cevap şuydu:

''Kemosentetik sen kız işlerine çok merak saldın. Biraz da erkek işi öğren. Artık sen de baban gibi bir şeyler tamir et.''

Aldığım cevaptan sonra donup kaldım. Ne diyeceğimi bilemedim. Hemen odama gittim.

Eskiden annem bana karşı böyle davranmazdı. Ne oldu da annem birden bire böyle davranmaya başladı anlayamadım. Yoksa gay olduğumu anladı da ondan dolayı böyle bir tepki verdi bilmiyorum.

Bu yaşananlar benim daha dikkatli olmam gerektiğini gösterdi. Eğer gay olduğumu bilmediği halde annem böyle bir tepki veriyorsa (bilmediğini varsayarak konuşuyorum) gay olduğumu öğrenirse nasıl tepki verir düşünemiyorum. Ne yapacağım onu da bilmiyorum.

Keşke geçen hafta yaşadıklarım bununla sınırlı kalsa. Yaşanan diğer olayları başka bir zaman yazmayı planlıyorum.

Diğer yazımı yazıncaya kadar kendinize iyi bakın efenim...

19 Temmuz 2013 Cuma

Uzun Zaman Oldu Yazmayalı...

Yazmayalı uzun zaman oldu.

İlk yayınladığımla son yayınladığım yazılarım arasındaki sürede çoook şey oldu. (Tabii ki bana göre )

ilk yazımda bahsettiğim lanet lys sınavına girdim. Tamamen hayal kırıklığına uğradım. Bu sıralamayla istediğim bölüme yerleşme ihtimalim az; ama yerleşme ihtimalimin olması da beni tercih yapmaya itti. Büyük ihtimalle yerleşemeyeceğim ve  seneye tekrar hazırlanıcam.

Gezi olayları patlak verdi. ( Bu kısma siyaset girdiğinden ve siyasete bulaşmak istemediğimden burasıyla ilgili bir yorum yapmıyorum)

Ve bence en önemlisi 11. LGBT Onur Yürüyüşü yapıldı.

Bu yılki onur yürüyüşüne katılmayı çok istiyordum ama İstanbul' da yaşamadığımdan ve ebe beyinlerime İstanbul a gitme sebebi olacak bir yalan uyduramadığımdan dolayı katılamadım. Bu da bana büyük bir hayal kırıklığına sebep oldu. Bu yaşadığım hayal kırıklığı yetmiyormuş gibi yürüyüşe katılan blogger kullanıcılarının yürüyüşü ve onur haftasında İstanbul' da yaşadıklarını detayına kadar çok güzel bir şekilde anlatmaları beni çıldırttı. Yaşadıklarını okuduktan sonra keşke evden kaçıp katılsaymışım dedim kendi kendime. Önümüzdeki seneki onur yürüyüşüne ne yapıp ne edip katılmam lazım. Ama önümüzdeki sene düzenlenecek olan onur yürüyüşü bu yılki kadar muhteşem ve kalabalık olur  mu bilemiyorum. Zira gezi olaylarının yaşanması yürüyüşe daha fazla talebin olmasına sebeb oldu. Yine de dediğim gibi ne olursa olsun mutlaka katılacağım seneye o yürüyüşe

AAAAAA!!!!

En en önemlisini unutuyordum.

Bu zaman içinde yaşadıklarım bana kendimi kabullenebilme konusunda daha da yardımcı oldu. Tam olarak neyin bende böyle bir değişime sebep olduğunu anlayabilmiş değilim. Artık her şeyi eskisi kadar kafama takmıyorum. Taktım da ne oldu? Bir senemi boşu boşuna harcamama sebep oldu. Benim ne olduğum başkasını ilgilendirmez.'' Elalem ne der? '' düşüncesinden uzaklaştım artık.

Şimdilik yazacaklarım bunlar. Bir daha ne zaman yazarım buraya bilmiyorum ama en kısa süre içerisinde yazmayı planlıyorum. Umarım tekrar yazarım.

Az önce değindiğim konuyla ilgili Steve Jobs' un anlattığı üç hikayesi var. Bunu herkezin izlemesi ve kendince birşeyler çıkartması gerek diye düşünüyorum.

Yeni bir şeyler yazma ümidi ile. O zamana kadar kendinize iyi bakın.

8 Mayıs 2013 Çarşamba

İlk Yayın

 Merhaba

  Bu blogu açarak iyi mi yaptım bilmiyorum. Bunu zaman gösterecek. Ama artık içimde biriktirdiklerimi yazmak, paylaşmak istiyorum. Çünkü çevremde konuşabileceğim, dertleşebileceğim kimse yok.
 
  Yazmaya başlasam bitmeyecekmiş gibi geliyor şu anda. Yazacak o kadar şey var ki...

  14 yaşımdayken erkeklere  karşı birşeyler hissettiğimi anlamıştım. Ama o zamanlar eşcinsellik hakkında en ufak bir bilgim yoktu. Bu nedenle kendimden şüphelnmiyordum. Kendimi heteroseksüel zannediyordum. Çevremdeki insanların ilgimi çeken erkeklere yakışıklı demesi de içime su serpmişti o zamanlar. Kafamda kendimi yaşamaktan soğutacak sorular yoktu.
 
 17 yaşıma bastığımda ise eşcinsel, gay, lezbiyen, biseksüel, transseksüel gibi kavramlardan habersiz değildim. Ama bunların bir tercih meselesi olduğunu düşünüyordum. Yani çevremden duyduklarım böyle düşünmeme sebeb olmuştu. Ama bu kavramları öğrenmem 14 yaşımda geçiştirdiğim soruları yeniden kendi kendime sormama neden oldu. Kendimden şüphelenmiştim. İnternetten bu durumu araştırdığımda çarpıcı bir gerçekle karşılaşmıştım: EŞCİNSELDİM.

  Eşcinsel olduğumu anladığım o an dünya başıma yıkılmıştı. Geleceğimi belirleyecek olan bir sınava hazırlanıyordum. Kendimden o kadar nefret etmiştim ki iki kez intihara kalkıştım ama başarılı olamadım. İkisinde de yakalandım.
 
  Sonra psikologa gittim. Neyse ki gittiğim psikolog  cinsel konularda uzman bir psikologdu. Bana bunun bir tercih meselesi olmadığını,bunun biryönelim olduğunu ve  tedavi edilemeyeceğini söyledi. Ben ona beni tedavi etmesi için gitmiştim, o bana bunun tedavi edilemeyeceğini söylemişti. Başıma yıkılan dünya tamamen üzerime çökmüştü.
 
  Ardınan gittiğim psikolog bana bir dernekten bahsetmişti. Benim için o dernekle irtibata geçmişti. Ben de bu nedenle oraya gittim. Ama kafam daha da karışmıştı.

  Ve bu kafa dağınıklığıyla geleceğimi etkileyecek bir sınava hazırlandım, hazırlanıyorumda

  Bu kafa karışıklığını sınava yaklaşık bir ay kala atarım umudu ile bu blogu açtım ve böylece ilk yazımı yazdım. Umarım bir yararı olur...